tours estambul ve islam savasları
evet arkadaslar sizlere en güzel bilgileri yazan tours estambul diyorki Ticaretle uğraşan İslâm büyükleri, fazla kârdan değil, allanın memnuniyetinden, sevinmesinden daha çok hoş-lanırlardı. Bu bakımdan fazla ihtiyacı olduğu için, çok para vermeye razı olsa bile, müşteriden çok kâr istemezlerdi. Buna ihsan denir.Sırrî Sekâtî hazretlerinin dükkânı vardı. Yüzde beşten zivadp kâr i.stemezdi. Bir kere, altmış altınlık badem içi al-
için geldi. Altmış üç altına sat dedi. DelJâJ, bugün, bu kadar bâdemi, doksan altma alıyorlar deyince, ben yüzde beşten fazla kâr almamaya karar verdim. Kararımı değiştirmem buyurdu. Dellâl da, ben de senin malını aşağı fiyatla satamam dedi ve satmadı. 0 da, yüksek fiyatla satmaya razı olmadı. Bademler satılamadı. İşte ihsan böyle olur.
Muhammed bin Münkedir hazretleri, din büyükle-rindendi. tours estambul Mağazası vardı. Çeşitli kumaş satıyordu. Kimisi beş altın, kimisi on altın idi. Bir gün, kendisi yok iken, çırağı, bir köylüye, beş altınlık kumaşı, on altma sattı. Kendi gelip, haber almca, akşama kadar köylüyü arattı.
Köylüyü görünce, bu kumaş beş alhndan ziyade etmez dedi. Köylü, ben bunu, seve seve aldım deyince, ben kendime uygun görmediğimi din kardeşime de uygım görmem. Ya satıştan vazgeç, yahut beş altmı geri al, yâhut da gel, on altınlık kumaştan vereyim buyurdu. Köylü beş altını geri aldı.
Sonra, birisine, bu mert kimdir diye sordu. Muhammed bin Münkedir dedUer. Bu ismi duyunca "Sübhanal-lah! Bu, öyle kimsedir ki, çölde susuz kaUnca yağmur du-asına çıkıp, onun adını söylediğimiz zaman rahmet yağı-yor" dedi.^
Bir de dinde îsâr vardm îsâr, muhtaç olduğu bir şeyi almayıp, muh aç olan dm kardeşine bırakmaktır, insana lazım olan şeylerde ısar yapılır. Kurbet ve ibadetlerde îsâr yapılmaz. Meselâ; taharetlenecek kadar suyu set ‘ edecek kadar örtüsü olan, bunları kendi kuu' avret muhtaç olana vermez. Birinci saftaki yerini b ^ mez. Namaz vakti gelince abdestsiz kimsenin yunu başkasına îsâr etmesi caiz değildir.
Akıllı olan ahiret kânnı düşünür!
let yapanlar, dinde sermayelerini kurtarmış olur. Ama kâr, ihsan edenleredir. Aklı olan, ahiret kârını hiç kaçınr mı? İhsan, emredilmiyen iyiliği yapmaktır.
Halîfe hazreti Ali, Küfe şehri çarşısında dolaşarak, "Az kârı reddetmeyiniz! Çok kârdan mahrum kalırsınız!" buyururdu.
Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Abdürrahmân bin Avf hazretlerine, o büyük serveti nasıl kazandm? dediler. Çok az kâra da razı oldum. Hiçbir müşteriyi boş çevirmedim. Hatta bir gün, bin deveyi sermayesine satmıştım. Yalmz dizlerindeki ipleri kâr kalmıştı. Her ip, bir dirhem gümüş değerinde idi. O gün develerin yem parasını ben vermiştim. Kazancım ise bin dirhem olmuştu, buyurdu.
Büyüklerimiz, fakirlerin malmı fazla para ile alarak, onları sevindirirlerdi. Bunun için dul kadmlann eğirdiği ipliğe, çocukların sattığı meyvelere daha çok para verirlerdi.
Bu suretle çalışanlara yardım etmek, sadaka vermekten daha sevaptır. Böyle yapanlar, Resûlullahın duasma kavuşur. Çünkü, "Alış-verişte kolaylık gösterenlere, Alla-hü teâlâ merhamet eylesin!" diye dua buyurmuştur. Fakat, zenginden mal alırken aldanmak sevap değildir ve iyi değildir.
Resûlullah buyurdu ki, "Altş-ve-rişte kolaylık gösterenlere, Allahü teâlâ, her işinde kolaylık gösterir". İhsanın en büyüğü, en kıymetlisi, fakirlere veresiye vermektir. Parası, malı olmayanın borcunu uzatmak, zaten vaciptir.
Aldanmak, malı zayi etmektir. Araştırıp pazarlık edip, ucuz almak lâzımdır.
imâm-ı Haseıuye Hüseyin, her aldıklarında pazarhk
ken niçin uzun pazarlık ederek yoruluyorsunuz? dedikjç, rinde, "Verdiklerimizi Allah rızası için veriyoruz. Ne kadar çok versek yine azdır. Fakat, alış-verişte aldanmak, aklın ve malın noksan olmasıdır" buyururlardı.
Uykuda bile yazılan günah!
İslâm büyükleri, borçlularını sıkıştırmazlardı. Malı olup da, ziyan ile satmadıkça veya muhtaç olduğu bir şeyi satmadıkça, ödeyemeyecek bir hâlde olanların ödemesine zaman vermenin ihsan olduğunu ve sadaka sevabı kazanılacağım bilirlerdi.
ResûluUah Efendimiz buyurdu ki: "Kıyamette bir kimseyi hesaba çekerler ki, çok günah işlemiş, hiç iyilik yapmamış. Sen dünyada hiç iyilik yapmadın mı? derler. Hayır, yalnız çırağıma derdim ki, tours estambul fakir olan borçluları sıkıştırma! Ne zaman ellerine geçerse, o zaman vermelerini söyle. İstediklerini yine ver. Boş çevirme!, Allahü teâlâ buyuracak ki. Ey kulum! Bugün sen fakir, muhtaçsın! Sen dünyada benim kullarıma acıdığın gibi, bugün biz de sana acmz". Onu affeder."
Hadis-i şerifte buyuruldu ki; "Bir Müslümana, Allah rızası için ödünç veren kimseye, her gün için sadaka sevabı verilir. Fakirden, alacağım çabuk istemeyene, her gün için malın hepsini sadaka vermiş gibi sevap verilir".
Bunun için büyüklerimizden öyle kimseler vardı ki, borcun getirilmesini arzu etmezdi. Her gün, o malı sadaka vermiş gibi sevap kazanmayı tercih ederlerdi
Bir hadis-i şerifte de şöyle buyumldu; "Sadaka verilen her dirhem için on sevap, ödünç verilen her dirhem için ise, on sekiz sevap vardır. Çünkü, borç, ihtiyaa olana verilir. Sadaka belki, ihtiyacı olmayanın eline düşebilir"
Borçlu kimse de bunu istismar etmemelidir. İsteme vakit bırakmadan önce vermelidir ve kendi eli üg ve ğına gidip vermelidir. Onu, birisini göndermeye ıriec^’
örnek Hâlleri
bırakmamaktır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki, "En iyiniz, borcunu iyi ö dey enini zdir". Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki, "Ödünç alan bir kimse, iyice ödemeye niyet ederse, borcunu ödemesi için, melekler ona dua eder".
Bir kimse, malı olduğu hâlde, borcunu ödemeyi bir saat geciktirirse, zalim ve âsi olur. Namaz kılarken de, oruç tutarken de, uykuda da, yani her an, lânet altında bulunur. Borç ödememek öyle bir günahtır ki, uykuda bile durmadan yazılır.
Eskilerin alacak defterleri!
İslâm büyükleri, fakirlere veresiye verip, parası olmayandan, istememeye niyet ederlerdi. Borçlusu ölünce helâl ederlerdi. Vârislerinden istemezlerdi.
İslâm büyüklerinden bazısının dükkânında iki türlü alacak defteri olurdu. Birisinde, fakirin borcu yazıhr karşısında bilinmeyen isimler yazarlardı, gerçek isimlerini yazmazlardı, bunu sadece kendileri bilirdi. Bazısı da borçlar karşısına isim de yazmazlardı. Böylece kendisi ölürse, kimse fakirlerden bir şey isteyemesin.
Takvada bunlardan daha ileride olan büyükler, böyle tüccarları iyi sa)nnazlardı. Bunlara göre, en iyi olanlar, fakirler için, hiç defter tutmayanlardı. Bunlar, fakir bir şey getirirse alır, getirmeyenlerden bir şey istemezlerdi. İşte, din büyükleri, böyle ticaret yapardı. Şüpheli bir kuruşu kabul eden, dinde merdlerden sayılmazdı.
Ticaretle uğraşan din büyüklerimiz, ahş-veriş ettiği kimse pişman olup malı getirdiği takdirde iade şartları tahakkuk etmese de hemen iade kabul ederlerdi. (Şimdi böyle ne tüccar kaldı ne fakir!)
Birisi malı getirdiğinde bunu sevap kazanmak için fırsat bilirlerdi. Çünkü Resûlullah efendimiz buyurdu ki: "Bir kimse (karşısındaki pişman olunca) satışı fesheder, MMtm fninahlannı affeder".
Yapılan her satışı geri çevirmek vacip değildir. Sat,ş, iptal edecek meşru bir mazeret yoksa satıcı geri almaya mecbur değildir. Fakat, çok sevaptır ve ihsan etmektir.
Bir mecburiyet olmadan, malmı kendi isteği ile ucuza satmak da ihsandır, çok sevaptır. A râf sûresi, elli beşinci âyetinde meâlen, "İhsan edenlere, elbette rahmetim çol< yakındır" buyuruldu.
Çalışmak ibadettir
İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki: Her Müslüman iyi bilsin ki, bütün sanatlar, farz-ı kifayedir. Bunu düşünerek, bir sanata yapışmak, ibadet etmek olur. İster kitaplı kâfirler keşfetsin, ister kitapsız kâfirler bulsun, her sanatı öğrenmek ve hele, harp vasıtalannı en modem, en ileri şekilde yapmaya çalışmak farzdır. Bu vasıtaları yapabilmek için, gerekli ilimleri, dersleri mekteplerde, bu niyet ile okutmak ve okumak hep ibadet olur.
Namaz kılan insanın bu niyet ile, her işi ibadet olur. Namaz kılmayanların her hareketi de günah olur. O hâlde, her Müslüman, namazım kılmalı, sonra farz olduğunu düşünerek, vazifesini yapmalıdır. İş görürken niyetin doğru olmasma alâmet, insanlara faydalı olan bir meslek, bir sanat seçmektir. Yani, öyle bir iş görmeli ki, eğer o iş olmasa, Müslümanlar sıkıntı çekerdi.
O hâlde, keyf, oyun ve benzerlerine, sa-İ* nat dense de ve haram işleyenlere sanatkâr 1 işleyen ismi verilse de, bunlan yapmak ibadet ol- *: rvnktan maz. Hatta, haram olmayan, mübah olan, fa-İ mahnim kat insanlara lüzumlu olmayan sanatları: Jcalır '
seçmemelidir. Hadis-i şerifte buyumldu ki,**.
"En iyi ticaret, bezzazlıktır, kumaş satmaktır. £« nat, terziliktir".
Çalışırken kendini tamamen '‘»Pturnatnaj^ hşırken Allahü teâlâ'yı unutmamaU, Onuj^