tours estambul ve islam savasları34

tours estambul ve islam savasları34

 sizlere en güzel bilgileri yazan tours estambul diyokri Dili ve kalbi boş kalmamalıdır. İyi bilmelidir ki, o ânda kaçırdığını, bütün dünyayı verse, bir daha eline geçiremez.
 tours estambul
Gafiller arasındaki hatırlamanın sevabı çok olur. Re-sûlullah buyurdu ki: "Gafiller arasında Allahü teâld'yt zikreden kimse, kurumuş ağaçlar arasında bulunan yeşil fidan gibidir ve ölüler arasındaki canlı gibidir ve harbde kaçanlar arasında, arslan gibi dövüşenler gibidir".
Yine buyurdu ki; "Çarşıya giderken, 'lâ ilahe illallah, vahde hü lâ şerike leh, lehül mülkü ve lehül hamdü, yuhyî ve yümît, ve hüve hayyün lâ yemût, bi yedi-hil-hayr, ve hüve alâ külli şey'in kadir' diyen kimseye, iki milyon sevap yazılır".

(Hadis-i şeriflerdeki çeşitli rakamlar, miktar sayısmı göstermek için değil, miktarın çokluğunu anlatmak içindir. Meselâ; bir kimseye, birkaç defa, zahmet çekerek gidip bulamıyarak canı sıkılan biri, o kimseyi görünce, seni on defa aradım, bulamadım, demesi gibidir.)
Esnafın en kötüsü!
Çalışmaktan, ticaretten, sanattan maksadm ahiret hazırlığı olduğu unutulmamalıdır. Bunun için dünya işlerine çok düşkün olmamalıdır. Meselâ; çarşıya herkesten önce gidip, herkesten sonra çıkmamalı. Tehlikeli ve uzun yollara gitmemelidir. Mal kazanmak için, tehlikeli işlere girmemelidir.
Mu'âz bin Cebel buyuruyor ki: "Şeytan, pazarda, yalan, hile, hıyanet ve yemin ettirerek Müslümanları günaha sokmaya çalışır. Önce gidip, geç çıkanlara daha çok asılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki, "Tüccarın, esnafın en kötüsü, erken gidip, geç dönenlerdir".
Sabah namazı kılmadan ve kitap okuyup birkaç şey öğrenmeden işe gitmemeyi âdet edinmelidir. İhtiyacı ka
hdır. Çünkü, ahiret hayatı sonsuzdur ve ona ihtiyaç daha çoktur ve ahiret ticaretinde iflas etmek üzeredir.
İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfenin hocası Hammâd hazretleri ticaret yapardı. Baş örtüsü satardı. Her gün, iki habbe kazanınca eşyayı toplar pazardan çıkardı. Büyüklerden bazısı dükkâna, haftada iki gün giderdi. Bir kısmı da. Cumadan başka her gün gider, öğle namazında geri dönerdi. Bir kısım nihayet ikindiye kadar alış-veriş ederdi. Hepsi ihtiyacı kadar kazamnca camiye gider, ibadetle, ilim öğrenmekle akşamı yapardı.
Çalışırken, zalimlerle, hile, hıyanet edenlerle, yemin ile satanlarla, dükkâmnda haram şey satanlarla alış-veriş etmemelidir. Herkesle muamele etmemelidir. Doğru insan aramahdır. Bir zaman vardır ki, bir tüccar, her istediği ile ahş-veriş edebilirdi. Çünkü, herkes, ahş-veriş ilmini biliyor ve bildiğine göre hareket ediyordu. Sonraları öyle zamanlar geldi ki, birkaç kişi ile muamele edilemezdi. Daha sonraları ise, ancak birkaç kimse ile muamele edilebilir oldu. Bir zaman gelmek korkusu vardu ki, alış-veriş edecek kimse bulunamayacaktır.
Bunu çok zaman önce söylemişlerdir. Bizler, belki de, büyüklerimizin korktuğu o zamana kaldık. Kim üe olursa olsun, alış-veriş edilmektedir. Câhil din adamları yangına körükle gidip, ''Bugün dünyamn her tarafı böyle oldu Her yerdeki mala haram karıştı. Haramdan kurtulmak imkânsız oldu" diyorlar. Bu söz, çok yanlıştır. Dikkat eden dinin emirlerine uymak isteyen helalinden alış-ver’ ^ pabilir. Yeter ki istesin!
Büyüklerden biri, bir bakkalı rüyada görüp, Allahü te-âlâ sana ne yaptı dedi. Önüme elli bin sayfa koydular. Yâ Rabbi! Bu sayfalar kimlerindir dedim. Elli bin kişi ile alışveriş yapmışsın. Her sayfa, bunların birisi ile olan muameleni göstermektedir dediler. Baktım, her sayfada bir kimse ile olan muamelemin inceden inceye yazılmış olduğunu gördüm, dedi. Bir kuruş hile yapan, bir kuruş hak yiyen, cezasmı çekecektir ve hiçbirşeyin yardımı olmayacaktır.
Dine, ibadetine yardım niyeti ile dünyaya çalışanlara, çok sevap vardır. Yalmz para kazamp, dünya malı toplamak için çalışanlar, sevaptan mahrum kalır. Hatta bunlar, camide, namazda iken de, kalpleri dükkâmn hesabmda-dır. Fikirleri dağımktır.
Satıcılar, zalimlere, fâsıklara veresiye satmamalıdır. Çünkü, öldükleri zaman üzülür. Hâlbuki, zalimler yani Müslümanlara ve İslâmiyete eli ile, dili ile, kalemi ile zarar yapanlar ölünce üzülmek günahtır. Onlara yardım etmek caiz değildir. Meselâ; din ile alay edenlere, yalan yanlış kitaplar yazarak dini yıkmaya uğraşanlara yardım etmek, bir şey satmak günahtır.
Bugün dine uygun alış-veriş yapmak çok zordur, fakat mümkündür. tours estambul Resûlullah buyurdu ki, "Bir zaman gelir ki, o zamanın Müslümanları, bugün sizin yaptığınız ibadetlerin onda birini yaparsa, ahirette azaptan kurtulurlar". Sebebini sorduklarında, "Çünkü, sizler hayır işlemeye çok yardımcı buluyorsunuz. Onlar yardımcı bulamayacakları gibi, çeşitli engellerle de karşılaşacaklardır. Gafiller, cahiller arasında garip kalacaklardır" buyurdu.
O hâlde, bu zamanda, yukarıda yazılanların hepsini kim yapabilir diyerek ye'se düşmek doğru değildir. Ne kadar yapılabilirse çok kâr olur. Ahiretin dünyadan daha it» AİriırjVıına inanan kimse, bunların
par. Sonsuz saadete, ebedî rahatlığa sebep olacak^] senelik fakirliğe elbette katlanılır. Nitekim birçok birkaç şey kazanmak için fırtınalı, karlı havalarda, s) h yolculuklara, bir rütbeye, dereceye yükselmek iç nice mahrumiyetlere katlanıyor. Hâlbuki, ölüm gei bütün kazançları elden çıkmakta, boşuna didinmiş oh tadırlar.
Şeytanın insanı helak eden tuzağı Dinimizde, ticaret ve sanattan başka bir geçim yolu c hizmettir. Kişinin dinine, imanına zarar gelmeyecek he işte çalışması caizdir. Yûsuf aleyhisselâm, peygamberleri^ büyüklerinden olduğu hâlde, insanların sıkıntıda olduğu-ı nu görüp, hükümet reisi kâfir olduğu hâlde, ona giderek vazife istedi. Böylece, insanlara hizmet etti.
O hâlde, kullara hizmet edeceğini bilen ve bunu kendinden başka yapacak Müslüman kimsenin bulunmadığı-m gören, bu vazifeye bir zalimin geçmesini önlemek ve Müslümanlara hizmet etmek için, kâfir olan amirden bile vazife isteyebilir. Bir iyilik yapamasa da, hiç olmazsa, Müslümanların zararına çalışmayı önlemek de ibadet olur. Zaruret olmadıkça vazifeden istifa etmek de, bunun için caiz değildir.
Çalışmada, para kazanmada niyet çok önemlidir. Me-fis, şeytan bu niyeti bozmak için çok uğraşır. Fara kazanmayı, dünyalıklar elde etmeye, gösterişe, süse, eğlenceye yönlendirir. Şeytan insanlara, ev eşyasını, elbiseyi, evin süsünü, fazla konforu ve lüksü sevdirir. Çünkü şeytan, bu süsün, lüksün insanoğlunun kalbinde galip olduğunu jgö-rünce o kalpte yumurtlar, civcivler çıkanr, artık buradan çıkmaz ve böylece daimî bir şekilde insanı evi yenilemeye davet eder. Evin tavanını ve duvarlarını süslemeye, odaJa-
lerde olur. Fakirleri, borçluları, çaresizleri düşünemez hâle gelir.
Yine şeytan, insanı yeni şık elbise düşkünlüğüne, binek (araba) lüksüne, süsüne davet eder. Bu düşkünlükler o hâle gelir ki, ömrü boyunca onu kendisine hizmetçi yapar. Onu bir defacık buraya soktuğu zaman ikinci bir defa uğraşmasına gerek kalmaz. Çünkü bu şeylerin bazısı insanoğlunu diğerine çekip sürükler ve götürür. Onlar için yaşar hâle getirir.
Böylece insanoğlunu bir şeyden diğer bir şeye -eceli gelip ölünceye kadar- bu dünya sevgisi sürükler götürür. İnsanoğlu, şeytanın yolunda ve he-va-i nefsinin arkasındadır ve bu gidişatından ötürü imansız gitmesinden korkulur. Böyle bir gidişattan Allah'a sı-ğmmak lâzım!
Şikâyet
ettiğiniz şeyler, amellerinizin hozukluğundandır.
Esas olan ahiret ticareti
İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki; Bir kimsenin dünya ticareti, ahiret ticaretine mâni olursa, bu kimse bedbahttır, zavalhdır. Bir çömlek almak için, altın kupa verene ne denir? Dünya saksı parçası gibidir. Hem kıymetsizdir, hem de çabuk kırılır. Ahiret ise altından kupa gibidir ki; hem çok kıymetlidir, hem de dayanıklıdır, kırılmaz. Hatta hiç tükenmez. Dünya ticaretinin ahirete yaraması için ve cehenneme sürüklememesi için, çok uğraşmak lâzımdır. İnsanın sermayesi, dini ve ahiretidir. Bu sermayeyi kaptırmamak için, çok uyanık olmak lâzımdır.
Bunun için her sabah şöyle niyet etmelidir ki: Kendisinin ve evlât ve ailesinin rızkını kazanmak, onları kimseye muhtaç bırakmamak, Allahü teâlâ'ya rahat ve temiz ahiret yolunda yürüyebilmek için, vazi-
Allah Dostların,»
ogün Müslümanları iyilik, yarfm ve nas.hat, emr, mâmf nehy-ı münker yapmay., kalbinden geç.rmelidi,. Namazda kusur edenlere, günah işleyenlere, enar-r maruf yapmah, onlara göz yummamahdır. Böyle niyet eden bir tüccar, bir memur, bir muallim vazifesini yaptığı a ar, hep sevap kazanır. Onun her işi, ibadet olur. Dünyada ka-zandığı şeyler de, çaba olur.
Herkes şunu düşünmelidir: Binlerle insan çalışmayacak olursa, kendisinin bir gün bile yaşıyamayacağını düşünmelidir. Meselâ; çiftçi, fırıncı, dokumaa, demirci, iplik-ci ve daha nice sanatkârlar, hep onun için çalışıyor. O hepsine muhtaçdır. Herkes onun için çalışıp, ona hazırlayıp da, onun boş oturması, kimseye faydah olmaması doğru olur mu?
Bu dünyada herkes yolcudur, geldik gidiyoruz. Yolcu-larm birbirlerine yardım etmesi, el ele vermeleri, kardeş gibi olmaları lâzımdır. Her Müslüman böyle düşünmelidir. Vazifesine başlarken, Müslüman kardeşlerime yardım etmek, onlar, rahat ettirmek için çalışacağım. Din karcieş-
lenm benim işimi gördükleri gibi ben de, onlara hizmet edeceğim demelidir.
Muhammed Masum hazretleri buvurd,, r . z. • • ve çoluk çocuğunun nafakasını helâldan k^7 çalışmak farzdır. Bunun için, ticaret, sanat v dır. Selef-i salibin, hep böyle çalışıp kazanırlar^^^ lâzım-
akşamları ahiret için çalışır, Kuı^ân-ı kerîm okur, ders dinler, tevbe tours estambul ve dua eder, ilim öğrenir ve gençlere öğretirlerdi. Kelle kebabı, sabah çorbası gibi şeyleri çocuklar ve zimmiler (gayri Müslimler) satardı. Çünkü Müslümanlar; sabah, akşam camilerde bulunurdu.
İnsanların amellerini yazan ikişer melek, her sabah ve akşam değişmektedir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki, "Melekler insanların amel defterlerini götürdükleri zaman, başında ve sonunda iyi iş yazılı ise, gün ortasında yapılanları ona bağışlarlar".
Yine buyurdu ki, "Gündüz ve gece melekleri, sabah ve akşam, gidip gelirken birbirleri ile karşılaşırlar. Hak te-âlâ, (giden meleklere), kullarımı nasıl bıraktınız? buyurur. Yâ Rabbi! Namazda bulduk ve namaz kılarken bıraktık, derler. Allahü teâlâ da, şahit olun, onları affettim buyu-
Eskiden, Müslüman tüccarlar, sanat sahipleri, gündüzleri de, ezan sesini duyunca, işini hemen bırakıp, camiye koşarlardı.
Büyüklerimiz, "Ticaretleri, satışları, Allahü teâlâ'yı unutmalarına sebep olmaz" âyet-i kerimesine mana verirken diyor ki: demirciler vardı, demir döverken ezan okununca, çekici kaldırmış ise demire vurmaz, bırakıp namaza koşarlardı. Ve terziler vardı, iğneyi sokunca, ezan okunduysa, o hâlde bırakıp cemaate koşarlardı. Çalışmaya önem verirlerdi, fakat bu çalışma dünya için değil ahiret için olurdu.
Muhammed bin Sâlim hazretleri buyurdu ki; Tevekkül etmek, Resûlullah'm hâlidir. Çalışıp kazanmak da, O'nun sünnetidir. Çalışıp da tevekkül ediniz.
Ebû Muhammed bin Menâzil; "Çalışıp da tevekkül etmek, bir yere çekilip ibadet yapmaktan hayırlıdır" bu-
tours estambul yazdı..