cappadocia tours ve allah bilgileri55

cappadocia tours ve allah bilgileri55

 sizlere bugün güzel bilgileri yazan cappadocia tours dediki Diğer bilginler, yukarıda geçen hadîs-i şerife şöyle cevap veriyorlar:
I- “Kadire” kelimesi “Kaddere” yani İıükm etti mânâsınadır.Öyle ise O’nun kudret hakkmdaki şek ve şüphesi, kendisini diriltmeye değil de, akılla bilinmeyip ancak şer’an bilinen ölümden sonra tekrar dirilmenin bizzat kendisinde olur şek vc şüphe. Belki de onların katındabu hu.susu kesin olarak bildirecek şer’i bir delil varid olmamıştır. Bulak dirde öldükten sonra tekrar dirilmekteki şüphe küfrü mııcib olur. Amma hakkında şer’i bir delil varid olmayıp kendisi aklın caiz kıldığı
|743a) İmam ütıhurî. 97. Kitabü’l-Tcvhid:Uabu K.ıvlıllahi icâlâ, Ylinydunc cn yubeJliı
Kclâmcilah’da İmanı Mastım, Sahih, 49. Kitabu’l-Tcvbc. 4 »abım fi sifmi RahmclillahiıtiB't enneha Sebakal Gadabchıı’da İmam Nesai, Kiiabu’l-Ccnai/’dc. İmam Ihn Mûcc. Kiıabu'zZûW 35*inci babta hadî.s-ı

ususlarcian olursa veyahut “Kaddere” kelimesi “Dayyaka” yani dar-k verdi mânâsına olursa, o zaman nefsine yaptığı şey, ona ihanet, yaptığı .yana öfkelenmek olur.
2-Denir ki, o kimse söylediği sözü söylerken ne dediğini bilmiyor, ğzından çıkanı fark edemiyordu. Çıinku hu sö/u. kendisini, aklını bamdan gideren bir korku kapladığı vakit söyledi, bunun için o sözle so-umlu tutulmaz.
3-Bu sözü söyleyen sırf tevhidin fayda verdiği fetret devrinde olduğu ivayet edilir.
4-Denilir ki, bu söz şek ve şüphe şeklinde olup mânâsı tahkik etme mlamına olan Arapçadaki mecaz olan sözlerdendir. Buna Tccahul-i ari-‘an (Bildiği halde bilmez göstermesi) diye isim verilir. Arap dilinde bunun örneği vardır. Nitekim Allahü Teâlâ buyuruyor;
“Firavun’a gidin. Çünkü o hakikaten azdı. Varın da, ona yumuşak so/ .söyleyin. Olur ki, nasihat dinler, yahut korkar” (744).
Yine Ccnab-ı Hak buyuruyor:
“(Ey Rcsûlum o kâfirlere) de ki: ”— Göklerden ve yerden size rızık veren kim?” (Onlar duraklar, cevap veremezler) de ki: ”— Allah size rızık veriyor. Herhalde siz veya biz mutlak hir hidayet üzerindeyiz. Ya-hud açık bir delâlet içindeyiz (açık olan hale göre, elbette biz hidayetteyiz)” (745).
Mutezile mezhebinde olduğu gibi, kim Allah’a bir vasfı isbat edip sıfatı nefyederse, meselâ; Ben, Allah âlimdir diyorum, fakat onun ilmi yoktur, Allah mütekellimdir, fakat O’nun kelâmı yoktur ve devamla Allah’ın diğer sıfatları hakkında böyle derse, meali nazarı itibare alıp, sı-laiın (ilim) nefyi, vasfın (âlim) nefyini iktiza eder, diyenin görüşüne göre, bu kimse tekfir edilir. Çünkü İlmî nefy ettiği zaman Allah’ı âlimlik ile vasfetmesi mümkün değildir. Zira kendisinde ilim bulunan kimse ancak âlimlikle vasfedilir. Sanki Mutezile mezhebinden olanlar sözünün icap ettirdiği hususu, meal ile hüküm verenin katında açıktan açığa söylemiş gibidir. Bunun içindir ki, Allah’ın sıfatını nefyetmiş gibi oluyor. Mcâl ile hükmedenlerden Müşebbiha, Kadriyyc ve başkalarından diğer mezheplerin görüşü de böyledir.
Onların söyledikleri sözün meâliyle hukum vermeyen ve mezhebleri-nin icap ettirdiği hususu onlara tatbik etmeyen, böyle söyleyenleri tekfir etmez. Çünkü der, onlar bu sözlerine muttali olundukları zaman şöyle derler: Biz, Allah âlim değildir demiyoruz. Biz, ancak sizin bizi ilzam elliğiniz sözden uzaklaştırıyoruz. Biz böyle iiikad ediyoruz. Oysa ki siz (chl-i sünnetten olanlar) sözün icap ettirdiği hususun küfür
dir, fakat ilmi yoktur) Allah’ın ilminin yok olması ile tc’vil edilmez, bizim asıl kaide olarak ittihaz ettiğimiz esasa göre, bu iki ana fikre vcgörüşe (mcâl ile veren ve vermeyen) binaen, bilginler te’vil ehlinin tekfir edilip edilmemesi hakkında ihtilâf eltiler. Sen ic’vili (geçen sözlerden)anladığın vakit, sana insanların ihtilâfını icap ettiren husus ayan olur. Doğru olan soz ise, onları tekfir etmemektir.
Onlara husranlıkla kesin olarak hüküm vermemek, (diğer Müslümanlar gibi) onlara, kısaslarında, verasetlerinde, evlenmelerinde, diyetlerinde, cenaze namazlarının kılınması ve Müslümanların mezarlığına defnedilmesi ve sair muamelelerinde onlara Islâm ahkâmının tatbik edilmesidir en doğrusu. Fakat onlara cezanın en şiddetlisi verilir, tedib için. Takı icad etlikleri bid’aiten rüeu etsinler. İlk Müslümanların onlara yapmış olduğu muamele böyle idi. Mutezile, Hariciler ve Kaderiyye mezhebinden olanlardan bu sözleri sahabeler devrinde ve onlardan sonra tabiîler devrinde söyleyenler vardır. Onların miraslarım kesmediler. Onları Müslümanların mezarlığından başka bir yerde defnetmediler. Fakat onlar nefyettiler, öiıları dövmekle, nefyetmekle, özlerinin muhtelif olmasına göre zulümle cezalandırıp terbiye etliler. Çünkü önlar fasıklar, sapıklar, asîlerdir. Onlar chl-i tedkik ve chl-i sünnet katındaki, mütekaddi-min ulemasından önlarm tekfirine kail ölmayanlar katında onlar günah-ı kebaır sahipleridir. Bunun hilâfı görüşUnde olan kimsenin hükmü tabiî başkadır. Allah en doğrusuna muvaffak kılıcıdır.
Kadı Ebu Beki el-Bakillânîdiyor ki; Va’d, vaid, Allah’ı görme, Kur'-ân’m mahlûk olması, kulların kendi fiillerini yaratmaları, arazların bakî olmaması, tcvcilüd daha bunlara benzeyen ince meselelere gelince bunlardan bir şey bilmemek, Allah’ı bilmemek değildir. Bunlardan bir şeyi bilmeyen kimsenin tekfiri hakkında Müslümanların icmaı da yoktur. Biz bundan önceki bolümde, burada iadesine ihtiyaç hissettirmeyecek şekilde Allah’ın izni ve kuvvetiyle bu husustaki sözü ve ihtilâfın şeklim zikrettik.
Bu, Allah’a söven Müslaman’m hükmüdür. Allah’a söven zimmiye gelince...
Bir Zimrnî’nin, kendi dininde haram olmayan, Allah’a isnad edilmesi haram olan (bhl-i kitabın Üzeyr, Allah'ın oğludur, Mesih Allah’ın oğludur demeleri gibi) bir hususu konuştuğunu duyan Abdullah h. Ömer fradıyallahu anh)\r\ onu öldürmek için aradığını ve Zimmî’nin kaçtığı kendisinden rivayet edilir.
İmam Malik, Hm Habih'iu kitabında ve Mebsut’ta, tbn Kasım sut ve Muhammed’in kitabında ve Şuhtum diyor ki: Yahudi ve Hırisıi-yanlardan küfrettikleri hususun dışında bir şeyle Allah’a kim söverse, öldürülür, tevbesi kabul olunmaz. İbn Kasım, ancak Müslüman olursa hariç der. Mcbsul’la i.sc kendi isteği ile Müslüman olursa diyor. Esbağ
diyor ki: Çünkü onların küfreııiklcri husus, onların dinlendir. Onlarla sözleşme yaparken, bunun üzerine yaptık. Yani kendi dinlerinin icabı Allah’a şirk koşmaları, “Allah'ın çocuğu olduğu” gibi batıl inançlarında onları serbest bıraktık. Amma bunun dışındaki. Allah’a iftira etmeleri, sövmelerine ise. bu hususta sözleşmede hiçbir kayıt konmadı. Bu hareketlerinden dolayı onlar sözleşmeyi bozmuş olurlar.
tbn Kasım Muhammed b. el-Mevaz'\n kitabında diyor ki: Ehl-i ki-labdan, .Allah’a kendi kitabında zikredilenin dışında bir şeyle söverse, o kimse öldürülür. Onu ölümden ancak Islâtniyeli kabul etmesi kurtarır.
El-Mahzumî, Mcbsııi'la, Mtıhanınied h. Mesleınv \x Hazım, Allah'a .söven Müslüman olsun, kâfir olsun, kendisine tevbe etmesi teklif edilmedikçe öldürülmez. Eğer tevbe ederse, ne alâ. Hayır tevbe etmezse o zaman öldürülür. Mutlarif, Abdulmelik, Malık’in sözüne benzer görüşte bulundülar.
Ebu Muhammed b. Ebu Zeyd diyör ki; Küfretmiş olduğu hususun dışında bir şeyle Allah’a söven kimse oldurulur. Ancak Islâmiycti kabul ederse öldürülmez. İbiıı Ccllab’m bu husustaki sozunu daha önce zikrettik. Ve yine Ubeydullah ve İbn Lubabe’nin ve Endülüs âlimlerinin, Hıristiyan kadını hakkındaki sözlerini ve Allah’a, Allah’ın peygamberine küfrettiği şeyle sövdüğü için öldürülmesine dair fetvaları ve bu hususla ittifakla karar verdiklerini zikrettik. Bunların ıcına ellikleri husus, Peygamber (saUaltahu aleyhi ve sellcm)c kâfirlerden küfrettiği şeyle söven hakkındaki başka bilginlerin sozu gibidir. Bunda Allah’a sovmekle Allah’ın peygamberine sövmenin arasında hiçbir fark yoktur. Çunku biz onlarla, bize küfürlerinden hiçbir şeyi izhar etmemeleri, ondan bize bir şey işittirmemeleri şartiylc sözleşme yaptık. Bunlardan birim işlerlerse, o sözleşmelerini bozmuşlar demektir.
Bilginler, Zimminin, bulunduğu dini lerkedip dinsizleştiği zamandaki uurum hakkında ihtilâf ettiler. Malik, Mıılarrif, İbn Abdıılhakem ve Esbay'a göre öldurıılmez. Çunku o küfürden çıkıp kufurc girmiştir. Abdulmelik b. Macişun, öldürülür, çünkü bu işini kimse lasvib etmez ve ondan cizye alınmaz diyor. İbn Habih de. ondan başka bilginlerden böyle söyleyeni bilmiyorum diyor.
Bu hüküm, Allah’a, açık açığa söven ve Allah’ın yüce şanına lâyık olmayan hususları O’na isnad eden kimseye verilen hükümdür. Kendisinin ilâh olduğunu veya peygamber olduğunu iddia etmesiyle Allah'a iftira eden ve Allah’ın Rabbisi ve kendisinin yaradtcısı olmadığını söyleyen veyahut benim Rabbim yoktur, diyen veyahut bu zikredilen hu-Mislaıı anlamayarak sarhoşluk veya şııldetli cinnet halinde söyleyen kimsenin, aklının .salih olmasiylc beraber böyle söylemesinden ve iddia etmesinden dolayı kâfir olması hakkında hiçbir ihtilâf vâki olmamışıır. Nitekim biz bu hususu daha önce zikrettik.
cappadocia tours yazdı ve sundu..

No hay comentarios:

Publicar un comentario