estambul tours ve allah dostları45

estambul tours ve allah dostları45

 estambul tours sizlere herzaman oldugu gibi  en güzel yazıları yazan estambul tours diyorki hazretleri, emrinde olanlarla birlikte şehre girmeden yo], da karşıladı. Halîfe devesinden indi. Yerine kölesini bindirdi. Çünkü, kölesi ile nöbetleşe biniyorlardı. O saat, binme sırası köleye gelmişti. Kendisi yuları tuttu, dereden geçerken mestlerini çıkardı. Paçalarını sıvayıp yalın ayak suya girdi. Şam ordusunun kumandanı olan Ebû Ubeyde hazretleri,
- Ya Halîfe! Böyle ne yapıyorsun? Bütün Şam'lılar, bilhassa Kûmlar, Müslümanlarm halîfesini görmek için toplandılar. Sana bakıyorlar. Bu yaptığım beğenmeyecekler.
dedi.Bunun üzerine Hazret-i Ömer buyurdu ki;
'Ta Ebâ Ubeyde! Senin bu sözün, burada toplananlar için çok zararlıdır. İşitenler insanın şerefini, vasıtaya binerek gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Şerefin, Müslüman olmakta ve ibadet yapmakta olduğunu anlamayacaklar.

Ey Ebâ Ubeyde! Biz aşağı, adî insanlardık. Acem şah-larmın elinde esir idik. Allahü teâlâ Müslüman yapmakla bizleri şereflendirdi. Allahü teâlâ'mn verdiği bu izzetten, bu şereften başka şeref ararsak, Allahü teâlâ bizi yine zelîl eder. Her şeyden aşağı eder. İzzet, şeref, İslâmdadır. İslâmın ahkâmına uyan, azîz olur. Bu ahkâmı beğenmeyip, izzeti, huzuru, saadeti başka şeylerde arayan zelil olur. İslâmın emirlerinden biri tevazudur. Tevazu gösteren azîz olur. Yükselir. Tekebbür eden zelil olur."
Ahmaklarla asla dostluk kurma. Çünkü o sana faydalı olayım derken zarar verir.
Hazreti Ebu Bekir buyuruyor ki; "Kibirden sakının Topraktan yaratılıp, yine toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi, bugün var, yarın yok olan bir varhem kendini beğenmesi ne kadar an amsızdır.
Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "Kıyamet günü, dünyadaki kibir sahipleri küçük karınca gibi zelîl ve hakir olarak kabirden çıkarılacaktır. Karınca gibi, fakat insan şeklinde olacaklardır. Herkes bunları hakir göreceklerdir. Cehennemin en derin ve azabı en şiddetli olan Bo-lis çukuruna sokulacaklardır. Buraya girenler kurtulmaktan ümitsiz oldukları için Bolis denilmiştir. Ateş içinde kaybolacaklardır. Su istediklerinde kendilerine cehen-nemdekilerin İrinleri verilecektir."
Islâm büyükleri tevazu sahibi idiler. Medine valisi olan Ebû Hüreyre hazretleri, sutında odun demeti taşıyordu. Muhammed bin Ziyâd, bunu tanıyarak, yamnda-kilere, yol verin, emîr geliyor dedi. Gençler valinin bu hâline hayret ettiler.
Hazreti Ali'nin, bana ilimden bir harf öğretenin köle-siyim buyurması, hocaya hürmetin, tevazuun öneırüni göstermektedir. Bir harften maksat, ilimden bir meseledir.
İmam-ı Şafii hazretleri, bir çobanı görünce ayağa kalkardı. Yanındakiler, bu çobana hürmetinizin sebebi nedir? diye sual edince. Bu zat, bana kitaplarda bulamadığım ilimden bir meseleyi öğrettiği için, yani benim estambul tours hocam olduğu için hürmet ediyorum, buyurdu.
İbni Abbas hazretleri buyurdu ki; "Aklın başı, kendisine zulmedeni affetmek, kendinden aşağıda görünen kimselere tevazu göstermek, düşündükten sonra konuşmaktır. Akılsızlığın başı ise, kendini beğenmek, lüzumsuz yere konuşmak ve kendisinin yaptığı şeylerde insanları ayıplamaktır"
Hikmet ehli, ibadetlerin ihlâsla yapan, tevazu sahibi olup, insanlarla iyi geçinen, onlara daima iyilik eden ve belâlara sabreden kimsenin akıllı olduğunu bildirmişlerdir.
İyi niyetlerle, güzel, temiz elbise giymek, kibirlenmek değüdir. Çünkü, Peygamber efendimiz, “Allahü teâlâ ce
olmamak için, yapılan temizliğe, güzelliğe, cernâfii^ olmak denir. İhtiyaç eşyasmı, hoş ve sevimli görünecek _ kilde kullanmak, cemâl olur. AUahü teâlâ'nm her işi zeldir. Ahlâkı güzel olanları sever.
Kibirli olmaya terk eden tevazua kavuşur
Tevazua engel kibirdir. Bunun için kibirli olmaya terk etmek lâzım. Kibirli olmanın birçok sebebi vardır: Bunlardan birincisi, ilim sahibi olmaktır. İlim, çok kıymetli bir şeydir. Bunun için, ilim sahibi, kendini üstün ve şerefli sa-mr. Böyle kimsenin ilmine cehalet demek daha doğru olur.
Gerçek ilim ise, insana aczini, kusurunu ve Rabbi'nin büyüklüğünü, üstünlüğünü bildirir. Yaradanına karşı korkusunu ve mahlûklara karşı alçak gönüllülüğünü arttırır. Kul haklanna dikkat ettirir. Böyle ilmi öğretmek ve öğrenmek farzdır.
İlmin kıymetli; şerefli olması, sahh, iyi niyete bağlıdır. Bunun için ilmi, cahillikten ve nefsinin kötü isteklerinden kurtulmak için öğrenmek lâzımdır. Aynca ilim; amel etmek, başkalarına öğretmek ve bunlan ihlâs ile yapmak için öğrenilir. Amel ve ihlâs ile olmayan ilim zararlıdır. Hadîs-i şerifte, 'Allah için olmayan ilmin sahibi, cehennemde ateşler üzerine oturtulacaktır" buyuruldu. Makam, şan, şöhret için dünyalık ele geçirmek için ilim öğrenmek, yani dini dünyaya alet etmek, altm kaşıkla necâ-set yemeye benzer. Dini dünya kazanana alet edenler, din hırsızlarıdır.
İslâmiyete uyan, ilmini dünyalık menfaatlerine alet etmeyen âlim, etrafına ışık saçan ışık kaynağı gibidir. İslâm büyükleri, "Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen vardır" meâlindeki âyet-i kerime mucibince ilimleri ile büyüklenmezlerdi.
İlmi ile mağrur olanlar, ilimleri az olanlardır. Az bir şey öğrenince her şeyi öğrendiklerini zannederler. Fazla
bilgi sahibi olanlar, ilmin sımrsızlığını ve sonuna ulaşmaktan aciz olduklarını bildiklerinden tevazudan a5n"ilmazlar. Zaten âlim, bilmediklerinin bildiklerinden çok olduğunu bilen zattır.
Kendini bilen kimseler, bir şey sorulduğunda bilmiyorsa, "Bilmiyorum" demekten çekinmezlerdi. Bu ayıp, unutamlacak bir şey değildir. Çünnkü, Peygamber efendimiz de, bütün yaratılmışların en üstünü olduğu hâlde, "Bilmiyorum, Cebrail aleyhisselâma sorayım da öyle cevap vereyim" buyururdu. Hazreti İbni Abbas, "Bilmiyo-mm diyemeyen helâk olmuştur" buyuruyor.
İlim sahibi biliyorsa söylemeli, bilmiyorsa bilmiyo-mm demehdir. Fetva vermenin mesuliyeti çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
"Bilmiyorum demek ilimdendir."
"Âlimim diyen kimse cahildir."
"Bilmeden fetva verene, yer ve gökteki melekler lanet eder."
Kibre sebep olan şeyler
İlimden sonra İnsanın yaptığı ibadetler de kibre sebep olur. Bundan sonra da; soylu bir aileden olmak, güzellik, güç, kuvvet, zenginlik, mevki, makam gibi şeyler gelir.
Hâlbuki, ibadetin kıymetli, makbûl olmasmm şartlan vardır. Eğer bu şartlar yoksa, ya-püan ibadetin bir kıymeti yoktur. Bunun için, kimse ibadetine güvenmemelidir. Çok ibadet yaptığı için kibirlenmemelidir.
İbadetin kabul olması için, niyetin halis olması, yani yalnız Al- [ lahü teâlâ'mn rızası için yapıl-HlBirlâzımdır. Bu ihlâsı pIHp pt-
Kadmlcmn çoğu güzellikleri ile övünürler. Güzellik, kalıcı değildir, İnsana mülk olmaz. Emanet olan şeyle kibirlenmek,
rrhmrtlrlılchr.
lemek takva ile olur. Takva, haramlardan sakınmak de-mektir. Nefsi temizlenmeyen kimsenin, ibadetlerini ihlâs ile yapması çok güçtür.
Soyu, babaları, dedeleri ile övünmek de doğru değildir; böyle kibirlenmek, cahillik ve ahmaklıktır. Kabil, Âdem aleyhisselâmm oğlu idi. Ken'an, yani Yâm da, Nûh aleyhisselâmın oğlu idi. Babalarının Peygamber olması, bunları küfürden kurtarmadı. İnsanın övündüğü dedeleri, bir avuç toprak oldu. Toprak ile övünmek akla uygun olur mu? Onların sâlih olmaları ile övünmemeli onlar gibi sa-lih olmaya, onların yolunda bulunmaya çalışmalıdır.
Kadınların çoğu güzellikleri ile övünürler. Hâlbuki güzellik, insanda kalıcı değildir, çabuk gider. İnsana mülk olmaz. Emanet olan şeyle kibülenmek, ahmaklıktır. Dış güzellik, kalbin güzelliği ile yani iyi huyla birlikte olunca kıymetlidir.
estambul tours yzdı..